Lise öğretmenimiz
sınıftan içeri girdi. Her zaman ki yaptığı gibi elindeki çantasını masanın
üzerine bıraktı ve gözlüğünün üzerinden şöyle bir sınıfı süzdü. Tonton yüzünde
hafif bir gülümseme vardı. Bugün sınav günüydü belli ki bu gülümseme ondan
dolayıydı. Onun aksine bizde aşırı derecede gergindik. Bu tebessümlü bakıştan
sonra kağıtlarınız hazır mı? diye sordu. Bizden aldığı “evet” cevabından sonra,
çantasını açtı ve içinden beyaz bir yumurta çıkarttı.
Sonra koyu sarı, sonra da
biraz daha açık sarı bir yumurta çıkartıp masaya koydu. Aynı çantasından üç
tane cam tabak çıkarttı. Aramızda hafiften gülüşmeler başlamıştı. Arka sırda
bir arkadaşımız sessizce “yağ ve tüp varsa sabah kahvaltımız hazır” dedi. Önce beyaz
kabuklu yumurtayı havaya kaldırdı ve bu yumurta ne renk dedi. Bizde beyaz
dedik. Sonra koyu sarıyı, sonra açık sarı kabuklu yumurtayı sordu. Sonra hepimizin
masanın önünde sıraya girmemizi istedi. Heyecanla ne yapacağını merak
ediyordum. Ben onuncu kişiydim. Öğretmenimiz yumurtaları tek tek cam tabakların
içine kırdı ve renkli kabuklarını da tabağın önüne bıraktı. Sonra sırayla
masanın önünden geçmemizi ve yumurta
kabuklarıyla cam tabaklarda duran yumurtaların sarılarına bakmamızı istedi.
Bana sıra geldiğinde
baktım, gülümsedim ve yerime oturdum.
Herkes bakıp sırasına oturduktan sonra “yazın”
dedi.
Biraz önce gördüğünüz
durumdan ne anladınız?
Allah Allah nasıl bir
sorudur bu? Hiçbir şey anlamadım. Hepimizde aynı dumurluk vardı.
Sonra biraz durunca öğretmenimin
ne demek istediğini anladım.
Yumurtanın kabuk renkleri
farklı ama içleri aynıydı.
Sınav bittiğinde
öğretmenimiz bu sınavı ömür boyu unutmayın dedi.
Ne zaman ırkçılık içeren
bir haberle karşılaşsam aklıma hep o gün gelir.
Şu an bile bu olayın
altına çok şey yazasım geliyor.
· * Her gülümseme aynı, her gözyaşı tuzludur.
· * Yaradılanı sevmek yaradandan ötürü
**Kalın
sağlıcakla.
Çetin
DENİZ
Yazar/Eğitmen
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder