14 Aralık 2020 Pazartesi

BİR FİLİ NASIL YER SİNİZ?

 


Bu soruyu yüzlerce kişiye sordum. O kadar ilginç cevaplar aldım ki! Mesela;

·        Kızartarak

·        Haşlayarak

·        Izgara yaparak

·        Çatal ve bıçakla

·        Fil yenmez toynaklı değil, haramdır.

·        Ekmek arası

·        Atla yerim. ( satrançtaki Fil olarak düşünüp)

·        Birisi “Lokma lokma, yutabileceğim parçalara ayırarak” dedi. Tamda istediğim cevap işte buydu. Bir fili tek seferde yutmanız çok zordur. Ancak parçalara ayırırsanız yemeniz ve yutmanız çok rahat olur.

RESMİ TIKLAYIN

Nereden
çıktı bu soru diye sorabilirsiniz. "Fil tekniği" özgün bir TMI* (Time Manager International) kavramıdır. Fil tekniği, büyük ve geniş kapsamlı görevlerle karşılaşıldığında kullanılabilecek bir tekniktir.

Peki neden böyle bir soru sorulur? İşte asıl cevap alınması ve farkındalık oluşması gereken yer tamda burasıdır. Gözümüzde fil gibi büyüyen ve büyüklüğünden dolayı yapmakta zorlandığımız işlerimiz, istek ve taleplerimiz vardır. Mesela; 

·        Uzun süreli çalışmayı gerektiren, bunaltıcı ve yorucu görevler, 

·         Her aşamadan sonra, ancak küçük ilerlemelerin görüldüğü görevler,

·        Kısa dönemde sık sık göz ardı edilen veya öncelik sırası azaltılan görevler.
Örnekler:

·        Bir yabancı dilin öğrenilmesi, (toplumun büyük kesiminin önündeki en büyük fildir. Büyük ümit ve hayallerle kurslara yazılırız. Hikâye kitapları alırız. Ve bir ay sonra başlayacak kursu iple çekeriz. O gün gelip başladığımızda önümüzde kocaman bir filin olduğunu görürüz ve bütün hayallerimiz yıkılır. Görev kısa sürede başka bir zamana veya yıla bırakılır. Kurslara kayıt yaptırıp kaydını donduran veya iki sefer gidip sonra gitmeyen ne kadar çok kişi tanırım.)

·        Kilo vermek, (düşündüğümüzde birçok kişinin her pazartesi niyetlendiği ancak başarmakta zorlandığı bir durumdur. Çünkü o fili de bir lokmada yiyebileceğimizi düşünürüz. Başlama günü geldiğinde bir iki gün azimle deneriz ancak sonra bakarız ki bu iş çokta kolay değil, kocaman bir fil görevi yine karşımızda duruyordur. Bir anda görev bir sonraki haftaya ertelenir. Uzakta bir yerlere koymak fili biraz küçültmüş ve yiyebiliriz düşüncesini beynimizde tekrar oluşturmuştur. Böylece bir rahatlama yaşarız. Ancak bu rahatlık pazartesi günü gelene kadar sürer. O gün yine koca bir fil karşımızda duruyordur. Bir anda vermemiz gereken onlarca kiloyu düşünürüz. İşte bu kocaman bir fil oluşturur gözümüzde ve biz vazgeçeriz.)

·        Spor yapmak, (Spor salonlarına yazılıp iki gün spor çantayla dolaşan ama sonra vazgeçenleri gözünüzün önüne getirin.)

·        Kitap yazmak,

·        Bir müzik aleti çalmak

·        LGS’yi kazanmak

·        Üniversiteyi kazanmak vs. örnekler çoğaltılabilir. 

Aslında, bu fil gibi gözüken büyük ve çözülmesi zor görevleri yapmaya niyetlendiğimizde hemen beynimizde baş edebileceğimiz duygusu ve inancı oluşur. Kolay ve basittir. Ancak başladıktan biraz sonra yine aynı beynimiz bize “bu fil benim ağzım için çok büyük. En iyisi bu fili ağzım yeteri kadar büyüdüğünde yemek” düşüncesini oluşturur. Yani gerekli şartların oluşmasının beklenmesi daha mantıklıdır. Hemen görev daha ileriki bir zamana ertelenir. Ancak o şartlar hiçbir zaman oluşmaz. Ardı sıra gelen mazeret bulmalar, ertelemeler, ataletsizlikler, uyku ihtiyacı, yorgunluk gibi sebepleri de biz ekleyince, birde üstüne zaman da daralmaya başlamışsa, yapmayı arzu ettiğimiz bu görev artık bizde “bu fil yenmez” inancını oluşturur. Böylece ne bugün, ne yarın hiçbir fili yiyemeyiz. Öğrenmek ve başarmak için çok istekli olduğumuz görevlerde başarısız olmamızın en büyük sebebi de budur.

O zaman; Fil gibi gözüken büyük görevleri, küçük ağızla yemenin tek yolu filleri küçültmektir. Yani;

“Lokma lokma yutabileceğin parçalara ayırarak” yemektir.

“Gelişme kaydetmenin sırrı başlamaktır. Başlamanın sırrı karmaşık, baskıcı görevlerinizi küçük, yönetebilir görevlere bölmek ve sonra ilkine başlamaktır.” der Mark Twain.

Önce görevlerinizi küçük parçalara bölün ve sonra onları parça parça yiyin. Bu arada görevlere gün algısı ile bakmak ve her gün bir şeyler yapmak çok önemlidir. Neden her gün bir şeyler yapmak gerekir? Çünkü bundan bir sene sonra gireceğiniz bir sınava bugünden baktığınızda sizi yanıltır ve çok uzakta küçük bir fil gibi gözükür. Uzakta olduğundan küçük görünen bu fil görevi, beynimizde farkında olmadan zamanı geldiğinde ben onu bir lokmada yerim düşüncesini oluşturur.“Zaman durdurulamayan tek gerçektir.”Zaman yaklaştıkça fil gerçek boyutunda görünmeye başlar. Artık tek lokmada yenemeyecek büyüklükte bir görüntü ile karşımızda durur. Bu devasa ve korkutucu görüntü karşısında tek çaremiz kalır oda; bu görevi, işi veya projeyi bir sonraki yıla bırakmak. Sınavlara hazırlanan birçok öğrenciyi düşündüğünüzde “Bu sene olmadı seneye daha iyi hazırlanırım” bahanesini bu yüzden sıkça duyarız. Bunun gibi yüzlerce işimizi, öğrenme ve başarı arzumuzu erteleriz.  O yüzden yapmayı düşündüğümüz fil görevleri için kararını aldığımız gün itibariyle, tamamını yapmak, bir an önce bitirme gayretine girmek  yeirne her gün bir şeyler yapmaya niyetlenmek çok önemlidir. “Taşı delen suyun gücü değil, damlaların sürekliliğidir.”der atalarımız.

O Fil hep büyüktür.

En kötüsü de; bir kısmımızın beynimizi ve bedenimizi yoracak, bizim motivasyonumuzu alt üst edecek bir sürü fil görevlerini,uzak ufuklara bir fil kervanı gibi dizmesidir. Bir sürü şeyi aynı gün, aynı ay, aynı yıl içinde yapmak isteriz. Ufka dizdiğimiz bu fillerin hepsi küçük görünür ve hepsinin üstesinden gelebileceğimize inanırız. Oysa bu çok daha zordur.

Aslında olması gereken mümkün olduğu kadar az fil görevleri oluşturmak ve;

·        Fili yiyebileceğimiz lokmalar halinde parçalamak

·        Bu parçaları her günün ve her haftanın görevi haline getirmek

·        Günlük rutin yaptığımız işlerin yanına bir fil lokması yemek

·        Bu fili tek başımıza bitirebileceğimizden emin olmak

·        Filin bitmesi için gerekiyorsa destek almaktır.

 RESMİ TIKLAYIN





Hiç yorum yok: