Bu soruyu yüzlerce kişiye sordum. O kadar ilginç cevaplar aldım ki! Mesela;
·
Kızartarak
·
Haşlayarak
·
Izgara yaparak
·
Çatal ve bıçakla
·
Fil yenmez toynaklı değil, haramdır.
·
Ekmek arası
·
Atla yerim. ( satrançtaki Fil olarak
düşünüp)
· Birisi “Lokma lokma, yutabileceğim parçalara ayırarak” dedi. Tamda istediğim cevap işte buydu. Bir fili tek seferde yutmanız çok zordur. Ancak parçalara ayırırsanız yemeniz ve yutmanız çok rahat olur.
Nereden çıktı bu soru diye sorabilirsiniz. "Fil tekniği" özgün bir TMI* (Time Manager International) kavramıdır. Fil tekniği, büyük ve geniş kapsamlı görevlerle karşılaşıldığında kullanılabilecek bir tekniktir.
Peki
neden böyle bir soru sorulur? İşte asıl cevap alınması ve farkındalık oluşması
gereken yer tamda burasıdır. Gözümüzde fil gibi büyüyen ve büyüklüğünden dolayı
yapmakta zorlandığımız işlerimiz, istek ve taleplerimiz vardır. Mesela;
·
Uzun süreli çalışmayı gerektiren, bunaltıcı ve yorucu
görevler,
·
Her aşamadan sonra, ancak küçük ilerlemelerin görüldüğü
görevler,
·
Kısa dönemde sık sık göz ardı edilen
veya öncelik sırası azaltılan görevler.
Örnekler:
·
Bir
yabancı dilin öğrenilmesi, (toplumun büyük kesiminin önündeki
en büyük fildir. Büyük ümit ve hayallerle kurslara yazılırız. Hikâye kitapları
alırız. Ve bir ay sonra başlayacak kursu iple çekeriz. O gün gelip başladığımızda
önümüzde kocaman bir filin olduğunu görürüz ve bütün hayallerimiz yıkılır.
Görev kısa sürede başka bir zamana veya yıla bırakılır. Kurslara kayıt yaptırıp
kaydını donduran veya iki sefer gidip sonra gitmeyen ne kadar çok kişi
tanırım.)
·
Kilo
vermek, (düşündüğümüzde birçok kişinin her pazartesi
niyetlendiği ancak başarmakta zorlandığı bir durumdur. Çünkü o fili de bir
lokmada yiyebileceğimizi düşünürüz. Başlama günü geldiğinde bir iki gün azimle
deneriz ancak sonra bakarız ki bu iş çokta kolay değil, kocaman bir fil görevi yine
karşımızda duruyordur. Bir anda görev bir sonraki haftaya ertelenir. Uzakta bir
yerlere koymak fili biraz küçültmüş ve yiyebiliriz düşüncesini beynimizde tekrar
oluşturmuştur. Böylece bir rahatlama yaşarız. Ancak bu rahatlık pazartesi günü
gelene kadar sürer. O gün yine koca bir fil karşımızda duruyordur. Bir anda
vermemiz gereken onlarca kiloyu düşünürüz. İşte bu kocaman bir fil oluşturur
gözümüzde ve biz vazgeçeriz.)
·
Spor
yapmak, (Spor salonlarına yazılıp iki gün spor çantayla
dolaşan ama sonra vazgeçenleri gözünüzün önüne getirin.)
·
Kitap yazmak,
·
Bir müzik aleti çalmak
·
LGS’yi kazanmak
·
Üniversiteyi kazanmak vs. örnekler
çoğaltılabilir.
Aslında,
bu fil gibi gözüken büyük ve çözülmesi zor görevleri yapmaya niyetlendiğimizde
hemen beynimizde baş edebileceğimiz duygusu ve inancı oluşur. Kolay ve
basittir. Ancak başladıktan biraz sonra yine aynı beynimiz bize “bu fil benim ağzım için çok büyük. En iyisi
bu fili ağzım yeteri kadar büyüdüğünde yemek” düşüncesini oluşturur. Yani
gerekli şartların oluşmasının beklenmesi daha mantıklıdır. Hemen görev daha
ileriki bir zamana ertelenir. Ancak o şartlar hiçbir zaman oluşmaz. Ardı sıra
gelen mazeret bulmalar, ertelemeler, ataletsizlikler, uyku ihtiyacı, yorgunluk
gibi sebepleri de biz ekleyince, birde üstüne zaman da daralmaya başlamışsa, yapmayı
arzu ettiğimiz bu görev artık bizde “bu
fil yenmez” inancını oluşturur. Böylece ne bugün, ne yarın hiçbir fili yiyemeyiz. Öğrenmek ve başarmak için çok istekli olduğumuz
görevlerde başarısız olmamızın en büyük sebebi de budur.
O
zaman; Fil gibi gözüken büyük görevleri, küçük ağızla
yemenin tek yolu filleri küçültmektir. Yani;
“Lokma lokma yutabileceğin parçalara ayırarak” yemektir.
“Gelişme
kaydetmenin sırrı başlamaktır. Başlamanın sırrı karmaşık, baskıcı görevlerinizi
küçük, yönetebilir görevlere bölmek ve sonra ilkine başlamaktır.”
der Mark Twain.
Önce
görevlerinizi küçük parçalara bölün ve sonra onları parça parça yiyin. Bu arada
görevlere gün algısı ile bakmak ve her gün bir şeyler yapmak çok önemlidir. Neden
her gün bir şeyler yapmak gerekir? Çünkü bundan bir sene sonra gireceğiniz bir
sınava bugünden baktığınızda sizi yanıltır ve çok uzakta küçük bir fil gibi
gözükür. Uzakta olduğundan küçük görünen bu fil görevi, beynimizde farkında olmadan zamanı
geldiğinde ben onu bir lokmada yerim düşüncesini oluşturur.“Zaman durdurulamayan tek gerçektir.”Zaman yaklaştıkça fil gerçek
boyutunda görünmeye başlar. Artık tek lokmada yenemeyecek büyüklükte bir
görüntü ile karşımızda durur. Bu devasa ve korkutucu görüntü karşısında tek
çaremiz kalır oda; bu görevi,
işi veya projeyi bir sonraki yıla bırakmak. Sınavlara hazırlanan birçok
öğrenciyi düşündüğünüzde “Bu sene olmadı
seneye daha iyi hazırlanırım” bahanesini bu yüzden sıkça duyarız. Bunun
gibi yüzlerce işimizi, öğrenme ve başarı arzumuzu erteleriz. O yüzden yapmayı düşündüğümüz fil görevleri
için kararını aldığımız gün itibariyle, tamamını yapmak, bir an önce bitirme gayretine girmek yeirne her gün bir şeyler yapmaya
niyetlenmek çok önemlidir. “Taşı delen
suyun gücü değil, damlaların sürekliliğidir.”der atalarımız.
O
Fil hep büyüktür.
En
kötüsü de; bir kısmımızın beynimizi ve bedenimizi yoracak, bizim motivasyonumuzu
alt üst edecek bir sürü fil görevlerini,uzak ufuklara bir fil kervanı gibi dizmesidir. Bir sürü şeyi
aynı gün, aynı ay, aynı yıl içinde yapmak isteriz. Ufka dizdiğimiz bu fillerin
hepsi küçük görünür ve hepsinin üstesinden gelebileceğimize inanırız. Oysa bu
çok daha zordur.
Aslında olması gereken
mümkün olduğu kadar az fil görevleri oluşturmak ve;
·
Fili yiyebileceğimiz lokmalar halinde
parçalamak
·
Bu parçaları her günün ve her haftanın
görevi haline getirmek
·
Günlük rutin yaptığımız işlerin yanına
bir fil lokması yemek
·
Bu fili tek başımıza bitirebileceğimizden emin olmak
·
Filin bitmesi için gerekiyorsa destek
almaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder