6 Kasım 2018 Salı

BİR AĞACINIZ OLSUN.


Eski çiftlik evini restore etmek için tuttuğum marangoz, işteki ilk gününü zorlukla tamamlamıştı.
Arabasının patlayan lastiği onun işe bir saat geç gelmesine sebep olmuştu. Dahası elektrikli testeresi çalışmanın orta yerinde iflas etmişti. Zor bir gün geçirmişti anlayacağınız.

Onu evine götürürken yanımda adeta bir taş gibi çökkün oturuyordu.
Evine ulaştığımızda beni, ailesiyle tanışmam için içeri davet etti.
Eve doğru yürürken küçük bir ağacın önünde kısa bir süre durdu, dalların uçlarına her iki eliyle dokundu. Sonra bir şey söylemeden eve doğru yürümeye devam etti.
Kapı açıldığında; adam şaşırtıcı bir şekilde değişti. Yanık yüzü tebessümle kaplandı, iki küçük çocuğunu kucakladı ve eşine kocaman bir öpücük verdi.
Daha sonra beni arabaya yolcu etmeye geldiğinde; ağacın yanından geçerken merakım daha da arttı ve ona eve girerken gördüğümün ne olduğunu sordum.
“O, benim dert ağacım,” dedi, “Elimde olmadan işimde bazı problemlerle karşılaşıyorum. Ama şundan eminim ki, o problemler evime, eşime ve çocuklarıma ait değil.
Bunun için bu problemleri her akşam eve girerken o ağaca asıyorum. Sabahları işe giderken, tekrar onları oradan alıyorum.”
Bir an duraksadı, yanık yüzüne oturan gülümsemeyle devam etti:
“Ama komik olan ne biliyor musunuz?
Ertesi sabah onları almaya gittiğimde, astığım zamanki kadar çok olmadıklarını görüyorum…”
Siz bunu hayali bir "buton", kapı önüne astığınız bir "püskül", girdiğinizde duvarınızda bulunan bir "besmele" tablosu ile de yapabilirsiniz. Sadece şunu unutmayın "o problemler evinize, eşinize ve çocuklarınıza ait değil"


Hiç yorum yok: