Bilinçaltı çözümlenmemiş, olumsuz duygu yüklü anıları bastırır. Amacı kişiyi korumaktır. Yine de baskılanmış bu anılarile ilgili belirtiler yaratmaktan da geri kalmaz.
Örneğin kişinin yaşadığı taciz olayını bastırır ama kişinin kirlenmişlik hissini temizlik takıntısı ile dışa vurur. Bu davranışı baskılasanız bile ya bir süre sonra yeniden ortaya çıkar ya da şekil değiştirir.
Mesela cinsel organı ile oynayan küçük bir çocuğa, “Bu yaptığın çok ayıp!” diye kızıp eline vurduğunuzda Freud’a göre bu cinsellik konusunda bir suçluluk duygusuna dönüşmeye başlayacaktır. Haliyle bu sebeplerden dolayı (toplumun küçük yaşlarda bunu ayıp göstermesi –özellikle kızlarda-) insanların çoğunda cinsellik deneyimi suçluluk duygularını taşıyabilir.
Önde gelen davranış bilimi araştırmacıları düşündüğümüz her şeyin %77 kadarının olumsuz olduğunu tespit etmiştir. Kısacası farkında olmadan bilinçli halimiz, bilinçaltımıza sürekli olumsuz telkinlerde bulunuyor.
Bastırılmış duygu veya düşünce elbette tekrar bilinç üstüne çıkmaya çalışacaktır ve bilincimize baskı yapacaktır. Haliyle bastırılmış düşünceler ve bunların su üstüne çıkmaya çalışması sırasında bilinçaltı tepkisiyle oluşan bir baskı içinde yaşarız. Bu da bazen “yanlış tepkiler” veya “dil sürçmesi” ile kendini belli edebilir. Mesela yine Freud’un bu konuda verdiği örnek şu şekildedir; Bir ustabaşı patronunun şerefine kadeh kaldıracaktır. Ama bu patron aslında hiç kimsenin sevmediği, kötü bir patrondur. Kısacası “içine edilecek” bir adamdır. Ustabaşı ayağa kalkıp ağdalı bir tavırla kadehini kaldırır ve “Şimdi patronun içine edelim!” der.