4 Ağustos 2014 Pazartesi

GÜLÜMSEME VE BEYİN


On altı yaşındaki genç kız, ağır epilepsi rahatsızlığı nedeniyle Kaliforniya Üniversitesi’ne gittiğinde, aslında çok ilginç bir buluşun ortaya çıkmasına aracılık edecekti. 1998 yılında gerçekleşen bu olayda doktorlar tarafından genç kızın ameliyat edilmesine karar verildi. Ameliyatın yöntemi gereği hastanın bilincinin açık olması gerekiyordu.
Çünkü araştırıcılar genç kızın beynine elektriksel uyarı verirken ondan bazı yazıları okumasını ve bazı hareketleri yapmasını istemişlerdi. Böylece genç kızın beyninin haritasını çıkaracaklardı.

 Ameliyat sırasında cerrahlar, beynin çeşitli yerlerini uyararak kızın gösterdiği tepkileri kaydediyorlardı. Hiç beklenmedik bir şekilde, beynin sol tarafında 2 cm’lik küçük bir alana (superior frontal girus) dokunduklarında genç kız bir anda kahkaha atmaya başladı. Duruma oldukça şaşıran cerrahlar genç kıza ne olduğunu sordular. Kız tarif edilemeyecek kadar komik bir at gördüğünü söyledi. İlginç şekilde aynı bölgeye ne zaman dokunsalar, kız her seferinde kahkahayı basıyor ve gülme nedeni ile ilgili birbirinden farklı cevaplar veriyordu. Çünkü beynin uyarılan sol kısmı ilgili duygunun oluşmasını sağlarken, beynin sağ kısmı konuya cevaplar aramaktaydı.

 Nature dergisinde yayınlanan bu çalışma, diğer birçok çalışma gibi gülme konusunda oldukça güzel bilgiler edinmemizi sağlasa da meselenin özü hakkında hala ciddi bir bilgi eksikliğimiz var. Elde ettiğimiz bulgular ortaya koyuyor ki, beynimizde gülmeden sorumlu en az 3 bölge bulunmaktadır. Beynimizin önünde bulunan frontal bölge, durumu değerlendirmekten sorumludur. Başka bir bölge (ek motor alan) gülme için gerekli olan yüz ve ses hareketlerini üretir. En son nucleus accumbens adını verdiğimiz yapı ise gülerken aldığınız zevkin oluşmasını sağlar. Ne yazık ki bu bilgiler nasıl güldüğümüzü anlamamızı sağlamakla beraber neden güldüğümüz konusunda bir katkı sağlamamaktadır.

Gülmek bulaşıcıdır

Gülmek aynı zamanda allomimesis denen bir durumun da ortaya çıkmasına neden olur. Bu durum yaşandığında, insanların davranışları eş zamanlı hale gelir. Türdeşlerimizi kahkaha atarken görüp duyduğumuzda biz de gülmek isteriz. Bunun en büyük nedeni, türlerimizi taklit edecek şekilde bir yapıya sahip olmamızdan kaynaklanır. Uppsala üniversitesinden Dr. Ulf Dimberg çok zekice hazırlanmış çalışmasıyla bunu gözler önüne sermiştir. Deneyde katılımcılara mutlu, üzgün, kayıtsız gibi farklı duygusal durumlar içeren fotoğraflar göstermiştir. Deneklerden, gördükleri yüz ifadelerini taklit etmeleri istenmiştir. Katılımcıların hepsi bu görevi oldukça akıcı ve kolay biçimde yerine getirmişlerdir. Deneyin ikinci kısmında ise katılımcılardan gördükleri yüz ifadesinin tam tersi yüz ifadesini yapmaları istenmiştir (örneğin gülen birini gördüğünde somurtmak gibi). Kişilerin bu kısmı gerçekleştirirken oldukça zorlandıkları görülmüştür. Yani gülen bir yüz gördüklerinde somurtması gerekirken yüz kaslarının gülümsemek istediği gösterilmiştir.

DİĞER YAZILARIM
Beyinle ilgili bilmediklerimiz 
Renklerin Psikolojik etkileri