31 Mayıs 2014 Cumartesi

YAPRAK VE BİŞNEV


Hayatın içindeyim tam ortasında, rüzgarı hissediyorum bir yaprak gibi savurduğu zaman beni bilmediğim yerlere.
Bir yaprağım aslında. Bazen bir yeşilliğin içinde duruyorum. Bazen bir çöplüğün. Çocuklar basıyor üstüme, gülümseyerek birbirine sarılmış yeni aşıklar.
Bir fakirin camının altında duruyorum. İçeride açlıktan ağlaşan çocuklar, baba çaresiz çıkıyor çarpıp kapıyı. Anne teselli ediyor. Şimdi babanız bir şeyler getirecek size diye.
Oysa baba biraz ileride bir bankın üstünde, elinde sigarası dünyanın bütün hüzünlerini çeker gibi çekiyor nikotini ciğerlerine, gözünden banka düşen göz yaşlarının sesi duyuluyor. Birde “kimseye anlatamadım” sözleri dökülüyor dudaklarından.
Rüzgar savur beni buradan yüreğim daralmadan.
Bir villanın bahçesindeyim içeride eğlenen gençler, ellerinde pastalar, kadehler, masalar meyve çeşitleri ile dolu. Müzik eşlik ediyor gecenin karanlığında yalnızlığıma.
 Bir kadın sesi, ben aldatılacak kadın mıydım? diye haykırıyor. Adam bir hışımla çıkıyor çarpıp kapıyı. Kadın çocukları ile eğlencede, umurunda bile değil çocukların hiçbirşey.
Adam Son model arabasına oturuyor. Dalıyor uzaklara, belki de sevdiği kadın gözünün önünde, bir tebessüm yayılıyor dudaklarına, birde “kimseye anlatamadım” sözleri...
Rüzgar savur beni bilmediğim mekanlara,
bir toplantının içindeyim, masada kallavi adamlar, tartışma büyük, kızgın herkes,  belli ki koltuk savaşı var. Biz seni çok dinledik birazda sen bizi dinle sesleri yükseliyor. Masada yumruklar.  En baştaki adam çıkıyor çarpıp kapıyı. Soğukta nefesi duman olup çıkıyor dudaklarından. Durmadan mırıldanıyor. Kendi kendine konuşuyor. Sesli düşünüyor aslında.
Bir an duraksıyor. “Anlatamadım” sözleri dökülüyor dudaklarından. Bir hışımla toplantı odasına giriyor.
Götür beni rüzgar buralardan.
Çıkarı olmayan yerlere mesela çocukların dünyasına.
Bir genç sınavlara hazırlanıyor. Odası dağılmış, sakallar kirli, yerde test yaprakları elinde kalem.
Ara vermeden çözüyor. Sürekli zaman tutuyor kendine, bir ara yoruluyor koyuyor başını masasına, babası giriyor odasına köpükler saçıyor dudaklarından. Bizde oğlan içeride ders çalışıyor sanıyoruz. Beyefendi Mışıl mışıl uyuyor diye bağırıyor.
Hiddetle kalkıyor genç dilinin ucunda söylenecek söz. Söyleyemiyor. Çarpıp kapıyı çıkıyor. Bir müddet apartmanın merdivenlerinde oturuyor, hava soğuk ve karanlık.
Çorabının içine sakladığı sigaradan alıyor bir tane. Ateşi yok. Yoldan geçen bir adamdan alıyor ateşi, yakıyor sigarasını. Adam soruyor, genç anlatıyor. Sarılıyor gence adam baba sıcaklığıyla, sokağın başında kaybolurlarken, gencin “anlatamadım” sözleri geliyor kulaklarıma.
Savur beni rüzgar savur da uzaklaşayım buralardan.
Yada dur bırak burada. Sabahın ilk ışıklarını görsün gözlerim. Bir gazete atılıyor önüme taze ve sıcacık daha yeni çıkmış gibi fırından. Bir fakir adam bankta bilekleri kesik ölü bulunmuş, bir zengin adam son model arabasında başından kurşunlanmış ölü bulunmuş. Bir toplantıda silahlar konuşmuş bilmem ne kadar ölü. Bir genç aranıyor. Baba ağlamaklı oğlumu bulun sözleri dudaklarında.
Çöpçünün tırtıklı süpürgesini hissediyorum sırtımda. Süpür çöpçü süpür, çöp tenekesinde son bulsun hayatım.
Sözlerimi sen duymuş ol en son sen.
“Bişnev diyor Mevlana, bişnev yani dinle.  Kaybetmeden, incitmeden, kırmadan, yıkmadan, bozmadan, öldürmeden bişnev, yani dinle. Anlatamadım diyor göçüp giden her can.
Artık anlatamadım demeyin, dinleyenim olmadı deyin. Suçlu hissetmeyin kendinizi, sizi dinlemeyenler asıl suçlu olanlar.
Bir yaprak gibiyim. Şimdi süpür çöpçü sabahın ilk ışıkları ile beraber….
YAZAN:
Yazar/ Hafıza teknikleri uzmanı/ Profesyonel  Koç / ÇETİN DENİZ

Alıntı belirtilmeden çoğaltılması yasaktır.