Lise yıllarımda
üniversite sınavına hazırlarken çok geç kaldım. 9. Sınıftayken daha zamanım var
dedim. Sadece sınıfı geçecek notlar aldım. Sonra 10. Sınıf oldum. Başlarda üniversite sınavına çalışmak için kendimi motive ettim ama önümdeki uzunnnnn zamanı düşününce yine salıverdim. Sonra 11. Sınıf oldum.
Biraz telaşım vardı. Diğer arkadaşlarım çalışıyordu ama ben kendimi bir türlü
sınav maratonu içine koyamadım. Hem daha uzunnnnn
zamanım vardı. Okuldaki notlarımda iyiydi. 11. Sınıfın ikinci yarısın da karar
verdim. Okullar kapandığı gibi ben sınav kampına girecektim. Bütün yaz
çalışacak ve aradaki açığı kapatacaktım. Bu kararı alınca içime bir rahatlama
geldi. Kendimce programımı yapmıştım. 11. Sınıfın ikinci döneminde gezdim
eğlendim. Arkadaşlarla takıldım. Derslerimi ezber yaparak zaten çok kolay
geçiyordum. Geçemediğim derslerde öğretmenler kanaat notumu yüksek giriyordu.
Böylece 11. Sınıf bitti.
Yaz dönemi
başlangıcında kendime bir ay zaman verdim. Biraz dinlenip başlamak daha iyi
olacaktı. Eee nede olsa yoğun bir sınav sürecinden çıkmıştım. Dinlenmek benim hakkımdı. Bir ay
bitince ailem yaz tatili programı yaptı. Şöyle bir aylık bir gezi yapacaktık.
Bana sordular “istersen sen sınavına
hazırlan” ben “derslerimi yanıma
alırım gezi sonraları akşam ders çalışırım” dedim. Gezinin İlk gününün
akşamında bir şeyler yaptım. Ama sonra tatil bitince devam ederim diye
bıraktım. Böylece yaz tatili bitti. Yaz boyunca toplasam bir hafta ders
çalışamadım.
İşte 12. Sınıftayım.
Üzerimde inanılmaz bir stres ve korku var. Bu senenin sonunda üniversite
sınavına gireceğim. Beynim hala bana uzunnnn
bir zaman olduğunu söylüyor. Ona inanmak istemiyorum. Ama daha 10 ay var
gerçeğini de aklımdan çıkartamıyorum. Allah’ım zaman ne çabuk geçti. Daha dün
9. Sınıftaydım. Şimdi adım adım sınava yaklaşıyorum ve ben hiç hazır değilim.
Kendime bir program yapmalıyım. Onu da beceremiyorum. İlk dönem böyle geçti.
Ders notlarım fena değildi ama girdiğim deneme sınavından çok iyi sonuçlar
alamıyordum.
9. Sınıfta doktor olma
hayaliyle çıktığım yolculuğum artık üniversite olsunda hangi bölüm olursa olsun
anlayışına dönmüş durumdaydı.
Artık önümde 5 ay var.
Stres, kaygı, depresyon, korku hepsini taşıyorum üzerimde. Süre daralıyor.
Bütün bunları yaşarken okulumuzda bir seminer duyurusu yapıldı. Semineri “Çetin Deniz” diye bir Yazar/Psk.Dnş./Hafıza Tek. Uzm.
verecekti. Seminerin ismi de “Hala
Başarabilirsiniz” di. Gitmeye karar verdim. Sıradan bir seminer diye
düşünerek gittiğim bu seminer benim bütün düşünce şeklimi değiştirdi. “Tavşanla
ile kaplumbağa” yarışını hiç öyle düşünmemiştim. Hele deniz kaplumbağalarının
yavrularının okyanusa ulaşma mücadelesini anlattığı o hikaye beni derinden
sarstı. Hikaye şöyleydi.
“Dev
deniz kaplumbağaları yumurtalarını bırakmak için kumsala çıkar belirli bir
mesafe gittikten sonra en uygun yerde açtıkları çukura yumurtalarını bırakırlar
ve geldikleri gibi okyanusta gözden kaybolurlar. Artık kumun içinde kaplumbağa
yavruları tek başlarınadır. Sert rüzgarlar, güneş ve yağmurlu günlerin sonunda
yumurtalardan çıkmaya başlarlar. Yumurtadan her çıkan yavru kumu yukarı doğru
kazarak gün yüzüne çıkar. Asıl mücadele bundan sonra başlar. Kaplumbağa
yavruları hızla okyanusa doğru küçük ayakları ile gitme mücadelesi verirler.
Ancak bu o kadarda kolay olmayacaktır. Çünkü aşmaları gereken bir tepecik ve
ondan sonra gitmeleri gereken uzun bir düzlükle birlikte onları bekleyen
yırtıcı kuşlar vardır. Çıkan her yavru hızla gitmeye devam eder. En önde
gidenler olduğu gibi kararsızca yavaş yürüyenlerde vardır. Tepeyi ilk aşanlar
okyanus suyunun kokusunu aldığında daha hızlı hareket etmeye başlar. Okyanusa
ilk ulaşanlar artık yeni bir hayata adım atarlar. Geride kalıp yavaş gidenlerin
arasında vazgeçenler yırtıcı kuşlara yem olur. Ancak yavaşta olsa gitmeye devam
edenler okyanusa mutlaka ulaşırlar.” Yazar Bu hikayede özellikle bir
yavruya dikkatimizi çekti. “Bu yavru en
gerideydi. Önünde olan diğer yavrular okyanusa ulaşmalarına az bir mesafe
kalmışken durmuşlar ve artık adım atacak halleri kalmamıştı. Bu en gerideki
yavru ilk tepeyi aştığında hızlanmaya başladı. Önce birini sonra diğerini
geçerek ilerliyordu. O küçük ayakları ile kumsalda iz bırakarak gitti gitti ve
ayakları okyanus suyu ile buluştuğunda artık yeni bir hayata adım atmıştı. O son andaki mücadelesi ile Önünde olan
onlarca yavruyu geçti.”
Çetin Deniz hikayenin
sonunu şöyle bitirdi. “Hiçbir şey için
geç kalmış sayılmazsınız, okyanusun kokusunu en çok hisseden en gerideki kişi,
en önde yürüyeni her zaman geçebilir. Önünüzde kalan kısa zamanın sizin
motivasyonunuzu bozmasına izin vermeyin. Bugün başlayın. Artık olmaz demeyin. Attığınız
her adım 1 kişiyi geçmenizi sağlar.
Unutmayın
! “Hala başarabilirsiniz””
Üniversite sınavımı
merak ediyorsanız tabiî ki başardım. Hemde hiç bıkmadan her gün adım attım ve önümde olan birçok kişiyi geçtim.
resim: http://www.turkiyeturizm.com/yesil-kaplumbagalarin-yolculugu-21889h.htm
Seminerde anlatılan hikaye "Muhammed Bozdağa" aittir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder