25 Şubat 2019 Pazartesi

HALA BAŞARABİLİRSİNİZ!



Lise yıllarımda üniversite sınavına hazırlarken çok geç kaldım. 9. Sınıftayken daha zamanım var dedim. Sadece sınıfı geçecek notlar aldım. Sonra 10. Sınıf oldum. Başlarda üniversite sınavına çalışmak için kendimi motive ettim ama önümdeki uzunnnnn zamanı düşününce yine salıverdim. Sonra 11. Sınıf oldum. Biraz telaşım vardı. Diğer arkadaşlarım çalışıyordu ama ben kendimi bir türlü sınav maratonu içine koyamadım. Hem daha uzunnnnn zamanım vardı. Okuldaki notlarımda iyiydi. 11. Sınıfın ikinci yarısın da karar verdim. Okullar kapandığı gibi ben sınav kampına girecektim. Bütün yaz çalışacak ve aradaki açığı kapatacaktım. Bu kararı alınca içime bir rahatlama geldi. Kendimce programımı yapmıştım. 11. Sınıfın ikinci döneminde gezdim eğlendim. Arkadaşlarla takıldım. Derslerimi ezber yaparak zaten çok kolay geçiyordum. Geçemediğim derslerde öğretmenler kanaat notumu yüksek giriyordu. Böylece 11. Sınıf bitti.


Yaz dönemi başlangıcında kendime bir ay zaman verdim. Biraz dinlenip başlamak daha iyi olacaktı. Eee nede olsa yoğun bir sınav sürecinden çıkmıştım. Dinlenmek benim hakkımdı. Bir ay bitince ailem yaz tatili programı yaptı. Şöyle bir aylık bir gezi yapacaktık. Bana sordular “istersen sen sınavına hazırlan” ben “derslerimi yanıma alırım gezi sonraları akşam ders çalışırım” dedim. Gezinin İlk gününün akşamında bir şeyler yaptım. Ama sonra tatil bitince devam ederim diye bıraktım. Böylece yaz tatili bitti. Yaz boyunca toplasam bir hafta ders çalışamadım.

İşte 12. Sınıftayım. Üzerimde inanılmaz bir stres ve korku var. Bu senenin sonunda üniversite sınavına gireceğim. Beynim hala bana uzunnnn bir zaman olduğunu söylüyor. Ona inanmak istemiyorum. Ama daha 10 ay var gerçeğini de aklımdan çıkartamıyorum. Allah’ım zaman ne çabuk geçti. Daha dün 9. Sınıftaydım. Şimdi adım adım sınava yaklaşıyorum ve ben hiç hazır değilim. Kendime bir program yapmalıyım. Onu da beceremiyorum. İlk dönem böyle geçti. Ders notlarım fena değildi ama girdiğim deneme sınavından çok iyi sonuçlar alamıyordum.

9. Sınıfta doktor olma hayaliyle çıktığım yolculuğum artık üniversite olsunda hangi bölüm olursa olsun anlayışına dönmüş durumdaydı.

Artık önümde 5 ay var. Stres, kaygı, depresyon, korku hepsini taşıyorum üzerimde. Süre daralıyor. Bütün bunları yaşarken okulumuzda bir seminer duyurusu yapıldı. Semineri “Çetin Deniz” diye bir Yazar/Psk.Dnş./Hafıza Tek. Uzm. verecekti. Seminerin ismi de “Hala Başarabilirsiniz” di. Gitmeye karar verdim. Sıradan bir seminer diye düşünerek gittiğim bu seminer benim bütün düşünce şeklimi değiştirdi. “Tavşanla ile kaplumbağa” yarışını hiç öyle düşünmemiştim. Hele deniz kaplumbağalarının yavrularının okyanusa ulaşma mücadelesini anlattığı o hikaye beni derinden sarstı. Hikaye şöyleydi.

 “Dev deniz kaplumbağaları yumurtalarını bırakmak için kumsala çıkar belirli bir mesafe gittikten sonra en uygun yerde açtıkları çukura yumurtalarını bırakırlar ve geldikleri gibi okyanusta gözden kaybolurlar. Artık kumun içinde kaplumbağa yavruları tek başlarınadır. Sert rüzgarlar, güneş ve yağmurlu günlerin sonunda yumurtalardan çıkmaya başlarlar. Yumurtadan her çıkan yavru kumu yukarı doğru kazarak gün yüzüne çıkar. Asıl mücadele bundan sonra başlar. Kaplumbağa yavruları hızla okyanusa doğru küçük ayakları ile gitme mücadelesi verirler. Ancak bu o kadarda kolay olmayacaktır. Çünkü aşmaları gereken bir tepecik ve ondan sonra gitmeleri gereken uzun bir düzlükle birlikte onları bekleyen yırtıcı kuşlar vardır. Çıkan her yavru hızla gitmeye devam eder. En önde gidenler olduğu gibi kararsızca yavaş yürüyenlerde vardır. Tepeyi ilk aşanlar okyanus suyunun kokusunu aldığında daha hızlı hareket etmeye başlar. Okyanusa ilk ulaşanlar artık yeni bir hayata adım atarlar. Geride kalıp yavaş gidenlerin arasında vazgeçenler yırtıcı kuşlara yem olur. Ancak yavaşta olsa gitmeye devam edenler okyanusa mutlaka ulaşırlar.” Yazar Bu hikayede özellikle bir yavruya dikkatimizi çekti. “Bu yavru en gerideydi. Önünde olan diğer yavrular okyanusa ulaşmalarına az bir mesafe kalmışken durmuşlar ve artık adım atacak halleri kalmamıştı. Bu en gerideki yavru ilk tepeyi aştığında hızlanmaya başladı. Önce birini sonra diğerini geçerek ilerliyordu. O küçük ayakları ile kumsalda iz bırakarak gitti gitti ve ayakları okyanus suyu ile buluştuğunda artık yeni bir hayata adım atmıştı.  O son andaki mücadelesi ile Önünde olan onlarca yavruyu geçti.

Çetin Deniz hikayenin sonunu şöyle bitirdi. “Hiçbir şey için geç kalmış sayılmazsınız, okyanusun kokusunu en çok hisseden en gerideki kişi, en önde yürüyeni her zaman geçebilir. Önünüzde kalan kısa zamanın sizin motivasyonunuzu bozmasına izin vermeyin. Bugün başlayın. Artık olmaz demeyin. Attığınız her adım 1 kişiyi geçmenizi sağlar.

Unutmayın ! “Hala başarabilirsiniz”

Üniversite sınavımı merak ediyorsanız tabiî ki başardım. Hemde hiç bıkmadan her gün adım attım ve önümde olan birçok kişiyi geçtim. 


resim: http://www.turkiyeturizm.com/yesil-kaplumbagalarin-yolculugu-21889h.htm
Seminerde anlatılan hikaye "Muhammed Bozdağa" aittir.

Hiç yorum yok: