BAOBAB: Eski Dünya’nın sıcak bölgelerinde yetişir. Baobab ağaçlarının 10 kadar türü vardır. Bunlardan biri, “Adansonia digitata”, Asya ve Afrika’nın sıcak bölgelerinde yaygındır. Diğer bir türü Avustralya’da, üçüncü bir türü Madagaskar’da yetişir. “Baobab” sözcüğü, bin yıllık ağaç anlamına gelir; bu ağacın ömrü, gerçekten, sonsuz denecek kadar uzundur. Boyu en fazla 20 metreyi aşmadığı halde gövde çevresi 23 metreyi bulur.
Bu
fıçı biçimindeki kocaman gövdenin tepesinde 20-25 metre uzunluğunda dallar yer
alır. Ağırlığından dolayı, dalların ucu aşağı doğru sarkar, neredeyse toprağa
değer. Böylece ağaç, geniş ve yemyeşil bir kubbe şeklini alır. Odunu çok
gevşektir; gövdesine demir bir çubuk kolaylıkla sokulabilir. Yaprakları,
atkestanesinin yapraklarına benzer. Yerlilerin maymun ekmeği adını verdikleri,
yumurta biçiminde ve portakal büyüklüğündeki meyvesinin içinde eskiden
eczacılıkta kullanılan, unlu, etli bir kısım vardır. Yumuşak ve süngerimsi
şeklindeki dev bir gövde ve şişe biçimli uzun dalları olan bu ağacın, dev bir
gövdeye sahip olmasına rağmen yumuşak bir gövdeye sahip ve demir bir çubuk
kolaylıkla sokulabilir.
Afrika’nın sıcak
bölgelerinde yetişen Boabab ağacının meyvesi, hem görünümüyle hem de adıyla
ilgi çekiyor. Baobablar dünyanın en büyük sucul bitkisi (succulent) olarak
nitelendirilir. Öyle bir ağaçtır ki Afrika'nın yoksul halklarının yiyecek, su,
barınak ve tedavi kaynağıdır.
Halk
arasında “maymun ekmeği” denilen bu meyvede bir insanın günlük ihtiyacını
karşılayabilecek kadar C vitamini ve sütten 2 kat fazla kalsiyum bulunuyor. Bu
yüzden de Afrika’da birçok bölgede bebekler için anne sütü eksikliğine karşı
alternatif olarak kullanılıyor.
HURMA: Hurma, sıcak iklimlerde yetişen bir
ağaçtır. Sekiz bin seneden beri varlığı söylenen hurmanın yetişmesi için su ve
günes çok önemlidir. Birisi eksik olursa meyve vermez. Çok yararli bir gidadir.
Yag, protein, vitamin, mineral vb. insan bünyesi için gerekli her sey vardir.
Hurma agaci çok nazli bir agaçtir. Insan
gibi hassastir, duygusaldir. Bu sebeple Arap kültüründe hurma maden ocagi
olarak bilinir. ihtimam ister.
Imam-i Rabbanî, Mektubat adli eserinin
162. mektubunda hurma hakkinda su bilgileri veriyor.
Hurma agacinin ismi Arapça da “Nakhle”
dir. Nakhle, elekte kalan veya elenen anlamindadir. Allah (c.c.) Hz. Adem
(a.s.)'i yaratacagi zaman meleklere Hz. Adem'in topragini bir elege koymalarini
emretti. Koydular ve elediler. Saf ve ince olanindan Hz. Adem yaratildi. Elegin
üzerinde kalan kismindan da hurma yaratildi.
Hurma agaci, Palmiye cinsindendir.
Çekirdekten yetistirilebilir. Ama daha sihatli olmasi için kendi bünyesinden
çikan filizlerden (yavru) yetistirilir. Gövdesinden alinir ve anne ağacın
yakininda bir yere dikilir.
Dogum usulu ile yetisen hurma agaci,
çekirdekten yetistirilene göre daha saglikli olur, kisa sürede meyve verir.
Hurma sayet anneden uzak bir yere
dikilecek olsa yavru fidan büyümez, anne agaç da meyve vermez.
Hurma agacinin meyve verebilmesi için
insan eliyle döllenme yapilmasi gerekir. Erkek hurma agacindan alinan erkeklik
polenleri, disi agacin konulmasi gereken yerine silkelenerek döllenme saglanir.
5-6 Disi hurma agacinin ortasinda bir
erkek hurma agaci bulunur. Erkek agaç disilere nazaran biraz daha irice,
disi agaçlarsa narin ve zariftir.
Hurmanin gelisimi sadece tepesindeki
“gummar” denilen yerden olur. Gummar agacin en tepesinde sarimtirak ince lifler
arasinda dis tesirlerden korunmak için gizlenmis, ukdeyi hayatiye
diyebilecegimiz bir parçadir. Eger bu
parçaya zarar gelirse hurmaci agaci ölür. Bundan olayi yüce yaratici onu
yumusak liflerle donatmis ve agacin en üstüne yerlestirmistir. Yapraklar onun
etrafindan ürerler. Yapraklar sadece gummarin etrafindan çikarlar.
ZEYTİN: Zeytin ağacı, yaprağından çekirdeğine kadar tümüyle
değerlidir ve değerlendirilmektedir. Zeytin ağacından, tabak, kaşık, çatal,
masa, yakacak odun; meyvesinden, sofra zeytini çeşitleri; zeytin çekirdeğinden,
tesbih, bilezik, kolye; zeytinyağından, besin, besin koruyucu, sabun;
küspesinden, gübre ya da yakacak elde edilir.
Hiçbir unsuru ziyan edilemeyecek
derecede kıymetli olan zeytin ağacı; yerine göre süs, yerine göre yiyecek,
yerine göre yakacak olurken; zamanımızda giderek artan bir şekilde,
hastalıklara karşı ilaç ve kozmetikte, temel madde olarak kullanılmaktadır.
Sonuç olarak; zeytin, zeytinyağı ve
zeytin yaprağının, kanser başta olmak üzere hastalıklara karşı sağlığımızın
koruyucusu, yaşamımızın vazgeçilmezi olduğunu bilimsel araştırmalarla
biliyoruz.
İlk zeytin ağacının Yunanistan‘ın
Santorini Adası’nda ortaya çıktığı düşünülmektedir. Zeytin ağacı kuzeyde,
Anadolu üzerinden Yunanistan, İtalya ve İspanya’ya; güneyde, Mısır üzerinden
Kuzey Afrika’ya yayılmıştır. 16. yüzyılda Kuzey Amerika ve Latin Amerika ile
birlikte Çin’e ve Japonya’ya ulaşmıştır. Yunanistan’da zeytinin tarihi 4000 yıl
öncesine kadar uzanmaktadır.
Kur’an-ı Kerim‘de de zeytinden söz edilir. Kur’an’da
zeytin ağacının Sina Dağı’ndan geldiği, meyvelerinden yağ elde edildiği ve bu
yağın yemeklere lezzet vermek için kullanıldığı yazılıdır.
Zeytin ağacına ilişkin bugün elimizdeki
en eski veri, Ege Denizi’ndeki Santorini Adası’nda yapılan arkeolojik çalışmalara dayanıyor. Bu çalışmalarda 39 bin yıllık zeytin yaprağı fosilleri ortaya
çıkarıldı. Kuzey Afrika’daki Sahra Bölgesi’nde gerçekleştirilen arkeolojik
araştırmalarda ise milattan önce 12 bin yılına ait zeytin ağacı bulgularına
rastlandı. Ancak ilk zeytin hasadının ne zaman ve hangi uygarlık tarafından
yapıldığı bilinmiyor.
Tarih öncesi çağlardan bu yana doğada
bulunan zeytin, Akdeniz kültürünün önemli bir parçasıdır. Zeytinle ilgili mitolojik hikayeler
mevcuttur. Zeytinin tarihi hakkındaki ilk efsaneye göre; eski Yunan’da
tanrı Zeus, insanlığa en değerli armağanı veren tanrı ya da tanrıçanın yeni
kurulan şehrin hükümdarı olacağını ilan eder. Bunun üzerine deniz tanrısı
Poseidon barış ile bilgelik tanrıçası Athena mücadeleye girişirler. Poseidon,
üç dişli çatalını bir kayaya saplar ve insanları uzak yerlere götürecek,
savaşlar kazanacak olan atı yaratır. Athena ise mızrağını yere saplayarak bir
zeytin ağacına dönüştürür. Şehir halkı bu zeytin ağacının büyük bir zenginlik
ve bereketin kaynağı olduğuna karar verir ve Athena’nın onuruna şehre Atina adı
verilir. Bugün bile efsanenin olduğu kabul edilen yerde bir zeytin ağacı durur.
Bütün zeytin ağaçlarının Athena’nın yarattığı bu zeytin ağacından çoğaldığı
söylenir.
Efsanelerden biri diğeri de Nuh ve
tufandan bahseder. Yarattığı ademoğlunun yeryüzüne kötülük tohumları saçtığını
gören Tanrı, onu bir tufanla cezalandırmaya karar verir. Ve Nuh’a bir gemi
yapmasını, bu gemiye her temiz hayvandan erkek ve dişi yedişer, her temiz
olmayan hayvandan erkek ve dişi ikişer ve kuşlardan da erkek ve dişi yedişer
tane almasını söyler. Ardından büyük tufan başlar, Nuh ve gemisindeki canlılar
hariç, yeryüzü üzerinde yaşayan her şey silinir. Tufan durulduğu
zaman Nuh, suların çekilip çekilmediğini anlamak için geminin penceresinden bir
güvercin salar. Sular çekilmediği için güvercin gemiye döner. Nuh, yedi gün
sonra güvercini tekrar salar. Güvercin bu sefer, ağzında yeni koparılmış zeytin
yaprağıyla gelir. O zaman Nuh, suların yeryüzünden çekildiğini anlar. Ağzında
zeytin yaprağı tutan güvercin, o günden bu güne, ümidin ve barışın simgesi
olur. Tufanın yok edici gücüne karşı direnen zeytin ağacı ise ölümsüzlüğün.
İNSAN: içinde olan cevherin, ruhun,
güzelliğin, ona bu dünyada hizmet etmek için yaratılmış canlıların farkında
olmayan varlık...
Şükür ve dua ile…