Beyinle ilgili yanlı
söylentiler:
Beynin sol tarafı mantıksal, sağ tarafı
yaratıcıdır: Beynin işleyişi yanal olduğu için, bu ifadenin bir parça doğruluk
payı var. Sol yarımküre, ayrıntılara odaklanma ve sonuçlandırmada iyiyken; sağ
yarımküre daha geniş ve bağlamsal bakış açısıyla işliyor. Ancak düşünme
sırasında etkinlik paylaşılıyor.
Beynin sadece yüzde 10'unu kullanırız: Bu
efsane 1930’lu yıllarda ortaya atıldı. Cerrahi uygulamalar sırasında beynin
elektrotlarla incelenmesi sonrasında büyük bir bölümünün "sessiz"
olduğu görüldü. Ancak modern beyin taramaları, beynin her alanının etkinliğini
kanıtladı.
Tüm insan beyinleri aynı yapıya ve
özelliklere sahiptir: Gerçekte beyin, çeşitli alanları benzerlik gösterse de,
yüz ya da parmak izi gibi bireysel. Dil merkezi ya da diğer kritik bölgeler, boyut
ve konum açısından farklı oluşabiliyor. Örneğin bir hastanın görme korteksi
diğerine oranla üç kat büyük olabiliyor. Nörologları da en çok bu durum
zorluyor.
Sinir bağlantıları kullanılmadıkça azalma
gösterir: Bebeklerin ilk yıllarında ihtiyacı olandan çok daha fazla sinirsel
bağlantı üretmeleri bu görüşü doğurdu. Fikir, yoğun uyarımların ek bağlantılara
yol açacağı mantığı üzerine kurulmuştu. Varolan bağlantıların azalması, daha
etkin beyin yollarının oluşmasında gerekli aşamalardan biri.
Sinir ağını oluşturan
yapılar
Beyinde ve omurilikte nöron denilen sinir
hücreleri bulunuyor. Her sinir hücresinin çok sayıda kısa uzantısı var. Her
nöronun tek ve uzun bir uzantısı vardır ki, buna da akson deniyor. Akson uçları
ile başka nöronların dendritleri veya gövdeleri arasında temas bölgeleri
bulunuyor. Sinir sistemindeki bütün etkinlikler, bu arada bellek, nöronlarda
doğan elektrik akımıyla ilgili.
Yeni doğmuş bir bebeğin beyni 400 gr.
İçgüdüsel davranışları şekillendiren alt beyin oluşuyor. Sinirler ve
kıvrımların etkinliği ise sınırlı olarak sürüyor.
Bebeklik döneminin ilk yılında, kortekste
bir saniyede milyonlarca sinaptik bağlantı gerçekleşiyor. Beynin ağırlığı iki
katına çıkıyor.
Emekleme döneminde beynin ağırlığı 1.100
gramı buluyor. Beyindeki sinaptik bağlantıların sayısı katlanıyor ve sinir
yolları inşa ediliyor.
Gençlik çağında beyin 1.300-1.400 gramlık
ağırlığına ulaşıyor. Karar verme ve sosyal düşüncenin geliştiği kortikal
merkezler son şeklini alıyor.
20 yaşından sonra, beynin devre yapısını
tamamladığı kabul ediliyor. Ancak, nörologlar, bu dönemden sonra da gelişmenin
yaşandığını onaylıyor.
Bunları biliyor musunuz?
Beynin yaklaşık yüzde 80’i su, yüzde 10’u
yağ ve yüzde 8’i proteinden oluşuyor. Geri kalan bölümünü karbonhidrat, tuz ve
diğer mineraller kaplıyor.
Kalın sinirler, bir mesajı yaklaşık olarak
saatte 400 km. hızla taşıyor. Ancak beynin genelindeki trafik, saatte 20 km'den
daha düşük bir hızda seyrediyor.
Beynin kıvrımları yayıldığında elde edilen
korteks, standart A4 kağıdı büyüklüğünde gri madde tabakası oluşturuyor.
Beyin, loş bir lambayı aydınlatabilecek
kadar enerji yakıyor. Vücut ağırlığının sadece 50'de biri kadar olan beyin,
vücudun oksijen ve glikoz ihtiyacının beşte birini tüketiyor.
Beynin dünyada olup biteni algılaması
zaman alıyor. Örneğin, 100 metre yarışçılarının silah sesini duyduktan sonra
start almaları saniyenin sekizde birinde gerçekleşiyor. Beklenmedik bir şeye verdiği
tepki ise, yaklaşık yarım saniyeyi buluyor.
Uyku halinde düşünme eylemi sürüyor. Zihni
kurcalayan karmaşık düşünceler bulanık bir biçimde etkinliğini devam ettiriyor.
Ancak hafıza kapalı olduğundan bunlar unutuluyor.
20 kişiden biri (genellikle kadınlar)
akılda kalıcı zihinsel düşler kurduğunu söylüyor. Bu günlük fantezilerin,
gerçeğe çok benzediğini de vurguluyor.
Göz beynin bir parçası. Diğer duyu
organlarının sinirleri beyinde buluşsa da, gözün retinası beyin dokusundan
oluşuyor.
Vücut oranı esas alındığında, insanlar en
büyük beyne sahip. Ancak bir fil beyni insanınkinden 4 kat, dev mavi
balinanınki ise 5 kat büyük.
Büyük beklentiler
Beyinle ilgili en şaşırtıcı gerçek ne?
Büyük olasılıkla dış dünyayla çok zor bağlantı kurması. Çok az sayıda sinir
uzantısı (tabii ki sayıları birkaç milyonu buluyor) beyne duyumsal mesajları
taşıyor. Ve yine az sayıda sinir hücresi (bunlarda birkaç milyonu buluyor) bu
motor komutları yerine getiriyor. Dolayısıyla, her birkaç bin beyin hücresinden
biri dış dünyayla hiçbir ilişki kurmuyor. Çoğunluğu kendi aralarındaki
iletişimle ilgileniyor. Beyin, niyet ve beklentilerle dolu kendi bilinç
modelini oluşturma eğilimiyle işliyor. Daha sonra da iç modelini hayata
geçirmek için güncellenmiş zayıf bilgi akışına ihtiyaç duyuyor. Bu zayıf
duyumsal bilgi akışı, yandaki diyagramda gösterilen "bilinç döngüsü"
sistemiyle işleme giriyor.
İnsan beyninin evrimi
İnsan beyni ne zaman gelişti? Kişisel algı
ve sembolik zihnin kanıtları kabul edilen mağara resimleri, dinsel heykelcikler
ve boncuktan yapılmış kolyelerin ilk ortaya çıktığı zamanları göz önüne
alırsak, yaklaşık 50.000 yıl önce cevabını verebiliriz. Karar verme, karmaşık
düşünce sisteminin merkezi kabul edilen prefrontal lob, Homo sapiens'lerde Homo
erectus'a oranla daha büyük. Bu değişiklik, konuşma ya da dil merkezlerinin de
gelişmesini açıklıyor. Sembolik bir medyum olarak dil, sadece toplumsal
iletişimin değil, düşüncenin de aracıydı. Böylece insan, hayvanlardan farklı
olarak iç sesini, düşüncelerini yansıtabilen bir canlıya dönüştü.
Peki gelecekte ne olacak? Bazı bilim
insanları, doğal ayıklanma baskısının konusunu oluşturmadığından, beynin
zihinsel evriminin durduğunu belirtiyorlar. Diğerleri ise, evrim sürecini
doğayla değil, teknolojik gelişmeyle açıklıyor. Genetik mühendisliğinin ve
gelişmiş bilgisayarların beynin evrimim değiştirebileceğini ileri sürüyorlar.
Beyinde etkin hale gelen
10 alan
Posterior pariyetal korteks (PPK- Arka üst
korteks): Görsel işlemlere yol açan hareket-işlem alanı ile vücut haritasını
kontrol eden duygu-motor korteksinin ortasında yer alıyor. Uzanıp masadan bir
şey almak istediğimizde, PPK devreye girerek bize yardımcı oluyor ve otomatik
olarak istediğimize ulaşıyoruz.
Broca alanı: Konuşma sırasında cümlelerin
gramer yapılarından sorumlu bölge. Wernicke alanıyla Broca alanı arasında
etkileşim var. Wernicke alanında kelimelerin akustik algılamsı gerçekleşirken,
Broca alanı sesleri eklemleyerek konuşma işlevini yerine getiriyor.
Anterior singulat korteks: Bir harekete
girişmeye hazır olunduğunda, planlama ve duygu durum arasında bağlantı kurarak
aktifleşen odaklanma alanı. Çözüm ve düşünme gerektiren zor bir durumla
karşılaşıldığında etkin hale geliyor. Bölge hasara uğradığında hareket
becerisinin tümüyle yok olması anlamına gelen akinetik mutizm baş gösteriyor.
Amigdal: Beynin her iki yarım küresinin
ortasında yer alan bezelye tanesi büyüklüğünde organ. Korku ve öfke gibi
duyguların merkezi. Elektrot uyarımlarıyla dayanılmaz terör duygusu
yaratabiliyor. Beslenme ve cinsellik gibi güdüsel eylemleri de düzenliyor. Endişe,
iç sıkıntısı ve nevroz gibi hastalıklarda, bu yapıda aşırı hareketlilik
görülüyor.
Hippokampus: Duygulara ilişkin tüm yollar
hippokampusta toplanıyor ve buradaki sinir hücreleri beynin genelinde
sürdürülen tüm etkinliklerin “şipşak” fotoğrafını çekiyor. Bu bölgede meydana
gelebilecek bir hasar kişinin hafızasını kaybetmesine, dahası bir kaç saniye
öncesinde yaşadıklarını bile unutmasına yol açıyor.
Beyincik: Küçük beyin olarak bilinen bu
kıvrımlı lob, beyin sapının arka kısmında yer alıyor. Beynin onda birlik bölümü
ve sinir hücrelerinin yarısından fazlasından sorumlu.Bu bölümdeki sinir
hücrelerinin sinaptik bağlantıları ortalamadan 20 kat daha fazla. Beyinde
formüle edilen hareketlerin düzenlenmesi ve zamanlamasını gerçekleştiriyor.
Görsel korteks: Bu, görmenin temel olarak
şekillendiği alan. Gözlerden gelen bilgi burada tescil ediliyor. Ancak renkleri
ayırt etme, şekil tanımlama, görme işleminin tamamlanması için 20 farklı nokta
ve özel alan etkileşime giriyor. Tek tek görsel alanların büyüklüğü bir medeni
para kadar. Ancak birleştirildiğinde kredi kartı büyüklüğünde bir alan elde
ediliyor.
İğsi kıvrım (girus fusiformis): Bu
korteks, yüz tanımlama alanı olarak değerlendiriliyor. Herhangi bir hasar,
arkadaşların, ünlü kişilerin hatta kendi yüzünün bile tanımlanamaması sonucunu
doğuruyor.
Ventromedial korteks (İç yan boşluk
korteksi): Karmaşık, duygu yoğun kararların verilmesini sağlayan alan. Bu
bölgesi hasar görmüş kişiler, kart oyunlarında olasılıkları hesaplayamıyor ve
otomobil çarpışması gibi korkunç görüntülerden etkilenmiyor. Genel bilgi ve
zeka düzeyi normal olmasına karşın, iyi ile kötü arasında tercih yapmakta
zorlanıyor.
Devrim yaratan tarama
teknolojileri
Bilgisayarlı tomografi (Computed Tomograpy
–CT): Bilgisayarlı tomografi, geleneksel röntgen cihazının gelişmiş hali. Her
açıdan beynin röntgeni çekiliyor ve bilgisayarla oluşturulmuş görüntüye
dönüştürülüyor. CT taraması, beynin bütünsel anatomisini gösteriyor. Beyin
dokularını ya da etkinliklerini kaydetmiyor.
PET taraması: Positron emisyon Tomografisi’nde
kan dolaşımına radyoaktif bir madde şırınga ediliyor. Bu işaretleyici maddenin
beyin hücreleri tarafından emilmesiyle, zihinsel etkinlikler sırasında beynin
hangi bölgelerinin harekete geçtiği saptanıyor. Maliyetli ve zararlı bir
uygulama.
f-MRI taraması: Fonksiyonel manyetik
rezonans Görüntülemesi’nde beyindeki atomları sıraya dizmek için güçlü
mıknatıslar kullanılıyor. Daha sonra radyo atımlarıyla hidrojen ve oksijen gibi
elementlerin miktarı ölçülüyor. Saniyede pek çok taramayla zihinsel faaliyet
haritalanıyor.
MEG taraması: Magnetoensefalografi’de
(MEG) çok yoğun, soğutulmuş sıvı helyumlu algılayıcılar kullanılarak, aktif
sinir ağlarının ürettiği manyetik alanlar saptanıyor. Bu yol, sinirlerin ne
zaman harekete geçip ne zaman durduğunu tespit etmeye yarıyor.
Focus Dergisi’nden alınmıştır.
Focus Dergisi’nden alınmıştır.
Focus Dergisi’nden alınmıştır.