24 Eylül 2015 Perşembe

AYRIŞTIKÇA HASTALANIYORUZ!

 
Sabah kahvaltısını yaptıktan sonra sokakta oyun oynamaya başlar. Akşamın geç saatlerinde eve dönerdik. Eve dönüşlerimizde öyle kendi isteğimizle olmazdı. Annemizin üç defa uzun uzun seslenmesi gerekirdi. Neden üç? çünkü Allah'ın hakkı üçtü. Bir şey üç defa söylenirdi. Bizde genelde dördüncüyü söyletmezdik.

Oyunlarımız olabildiğince kalabalık arkadaş gruplarıyla olurdu. Şakalaşır, uzun eşek oynar, futbolda en güzel golleri atartık. Toz toprak ve çamur üstümüzde ki kıyafetimizle bütünleşirdi. Beşiktaş inönü stadında ki kaleci bile benim iki taş konularak kurulmuş kalede yaptığım kurtarışı yapamamıştır.



Her susadığımızda bir komşunun kapısını çalar. Bir sürahi su ve bir bardak alır. On beş kişi bir bardaktan su içerdik. 

Bazen bir tencere çorbaya on kişi kaşık sallar. 

Ekmeği çamurlu ellerle böler paylaşırdık.

Terlediğimizde, ter üstümüzde kurur. Her terde atletimiz değişmezdi. Peşimizden koşanlar, hasta olacaksın diyenler yoktu.

Bütün bunlara rağmen; öyle önemli bir hastalığımın olduğunu da hatırlamam.

Çok hareketli olan, yerlerinde duramayan, takla atan, uçarak gol atan arkadaşlarımız bizim idolümüzdü. Onlar hep en başarılı olanlardı. Ki hayatlarında da öyle oldular. Meğersem hipraktifte bozukluğu yaşıyorlarmış. Neyse şanslılarmış bu zamanda yaşasalar ilaçlarla köşesinde oturan, sakin çocuklara çevrilirlerdi.

Çocuk yaşta depresyon mu? daha depreşmeye başlamadan bir arkadaş tokadıyla uyanırdık.

Sarılır, hoplar, zıplar oyunumuza devam ederdik. Kendi oyunumuzu kendimiz üretirdik. Bilyelerden yapılan arabadan tutun, bir konserve kutusunun değer kazandığı kukaya kadar.

Bugün hiç değeri olmayan gazoz kapakları bizim için para kadar değerliydi. Evin bir köşesinde gizli bölmelerde torbalarca duran misketlermiz vardı.

Bayramlaşmalarda kaç kişinin elini öptüğümü hatırlamam, bunun için tanımamda gerekmezdi. Para verenlerin kapısı kalabalık olurdu. Topladığımız paraları sayar, demir olanları kağıt beşliklere çevirirdik. Yanaklarımız öpülür, saçlarımız okşanırdı.  

Bütün bunları yapmakla ülkeyi uzaya çıkartamadık, yeni buluşlar yapamadık, öyle önemli kişiler olamadık belki ama, iradesi, sosyal yapısı güçlü, hayat şartlarına uyumlu insanlar olduk. Öyle en ufak sıkıntıda ilaç içip intihar edecek, ailemizi silecek, hayata küsecek, depresyona girecek duruma gelmedik. Biz birdik ve birlikteydik. Anlaşılan o ki;

Ayrıştıkça, ayrıştırıldıkça HASTALANDIK.

Asıl burası çok önemli.....     

            Bir arada olmayan, yalnızlaştırılan çocukları ve insanları düşündüğünüzde çok vahim bir durumun bizi beklediğini gözlemleyebiliyoruz.

          Çocukların Sosyal medya da 100 bin arkadaşı yerine dışarıda birlikte zaman geçireceği bir arkadaşı olsun, tozlansın, kirlensin, sarılsın, zıplasın, hoplasın…



        Aile içi iletişim, Hafıza Teknikleri, Hızlı Okuma, İnovasyon, Siber İletişim, Beyinden beyine satış gibi seminer ve eğitimlerimiz için bilgi alınız. Paylaşımda bulunmaktan mutluluk duyarım. Blog anasayfa iletişim formumuzu doldurunuz! 

Hiç yorum yok: