20 Nisan 2014 Pazar

KARTAL’ IN DEĞİŞİMİ

insan 7′sinde neyse 70′inde de odur. Acaba gerçekten böylemidir? Yoksa hafızamıza yanlış kotladığımız bu kelime bizi değişmemeye zorlayan beynimize çakılmış bir çivi mi ?  Ama burada çok önemli bir nokta var. Bir insanı, diğer bir insan değiştiremez. Biri değişecekse bunu sadece kendi yapabilir. Ancak; bu zorlu bir süreçtir.

Derler ki; 
“Kartalın yaşı 40'a dayandığında pençeleri sertleşir, esnekliğini yitirir ve bu nedenle de beslenmesini sağladığı avlarını kavrayıp tutamaz duruma gelir. Gagası uzunlaşır ve göğsüne doğru kıvrılır.  Kanatları yaşlanır ve ağırlaşır. Tüyleri kartlaşır ve kalınlaşır. Artık kartalın uçması iyice zorlaşmıştır. Dolayısıyla kartalın burada iki seçimden birisini yapması gerekir. Ya ölümü seçecektir ya da yeniden doğuşun acılı ve zorlu sürecini göğüsleyecektir.  
Bu yeniden doğuş süreci yüz elli gün kadar sürecektir. Bu yönde karar verirse kartal bir dağın tepesine uçar ve orada bir kaya duvarda, artık uçmasına gerek olmayan bir yerde yuvasında kalır.  Bu uygun yeri bulduktan sonra kartal gagasını sert bir şekilde kayaya vurmaya başlar En sonunda kartalın gagası yerinden sökülür ve düşer.  Kartal bir süre yeni gagasının çıkmasını bekler. Gagası çıktıktan sonra bu yeni gaga ile pençelerini yerinden söker çıkarır. Yeni pençeleri çıkınca kartal bu kez eski kartlaşmış tüylerini yolmaya başlar. Beş ay sonra kartal, kendisine yirmi veya daha uzun süreli bir yaşam bağışlayan meşhur yeniden doğuş uçuşunu yapmaya hazır duruma gelir…’’ (*) İşte kartalların hayata tutunma yönünde ibretlik değişim mücadelesi.

Değişmek kelimesi hepimiz için zorluğu, acıyı, zahmeti, azimli olmayı, çabayı, çağrıştırır. Rahata ve rutin işleri yapmaya alışmış beynimiz için bu kelimeleri duymak hiçbir şey yapmamanın daha iyi olacağı anlamına gelmektedir. Tabiî ki rahat yatağında uyumaya alışmış olan bedenimizde bu duruma dünden razıdır ve hiçbir şey yapmadan ömrümüz geçer gider.
 Artık bilmeliyiz ki;  
Değişim hayata renk katar ve zevk verir. “Değişim hayatın yasasıdır” der John F.Kenndy. Düşünsenize hep yaz ya da hep kış mevsiminin olduğunu. Sürekli artçı değişimler yaşıyoruz ama farkında değiliz. Her gün hücrelerimden başlayandeğişim damla damla vücudumuza, kişiliğimize, ailemize ve oradan da topluma akıyor. İstemesek de değişiyoruz.

Kabuk değiştirmeyi bilmeyen yılan ölür. Aynı şekilde düşüncelerinin değiştirmesine engel olunan kafalarda öyle. (Nietzsch)
Kuran-ı Kerim’de “Hayvanlarda sizin için elbette ibretler vardır” der. (Muminun / 21) Döndükleri cihat sonrası “küçük cihattan büyük cihada döndük’’ diyen Hz Muhammed (sav) de değişimin küçük büyük demeden durmadan süreceğini göstermiştir.
Haydi. Bu günden başlayarak değişimin korosuna bizde katılalım. “Yarın bambaşka bir insan olacağım diyorsun; niye bugünden başlamıyorsun” diyor Epictetos. “İki günü birbirine benzeyen ziyandadır.” Diyor sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed(sav). Peki  ne kadar çok günümüzün birbirine benzediğinin farkında mıyız? Değişiminokyanusuna kendi sandalımızla açılalım. Kendimizle, ailemizle, arkadaşlarımızla ve tüm varlıklarla ilişkilerimizde bir restorasyon yapmaya başlayalım. Umutları bileyelim. Geçmişte kalarak değişime yenilmeyin. “Eğer geçmişi çok seviyorsanız yaşlanıyorsunuz demektir’’ der. J.Knittel
 Bugün; kartala o meşhur yeniden doğuş uçuşunu yaptıran değişime hazırlayınkendinizi ve yarın kişisel değişim yolculuğuna başlayın.

Herkes dünyayı değiştirmek ister; ama kimse kendini değiştirmeyi düşünmez! (Tolstoy)

(çetin deniz yayınlanmış yazısı)

Hiç yorum yok: